ANTALYA / 16 ARALIK 2017
Kentsel ve kırsal alanların, tabiat varlıklarının, koruma alanlarının, ormanların, kıyıların, milli parkların, doğal sit alanlarının rant alanı haline getirildiği ülkemizde; doğal değerler yok olmakta, kentsel, kırsal çevre sorunları hızla artmaktadır.
2011 yılında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler ve ardından 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun değiştirilmesi ile koruma politikalarında var olan güvenceler de ortadan kaldırılarak yeni bir süreç başlamıştır.
Doğal ve yapılı çevre üzerinden sağlanacak gelirlerin artırılabilmesi için yapılan yasal düzenlemelerle nükleer santraller, köprüler ve otoyollar, havaalanları, hidroelektrik santraller, kanallar gibi birçok projenin sınırsız uygulanabilmesi amacıyla koruma mevzuatı değiştirilmekte; proje alanlarındaki doğal çevrenin kamusal niteliklerinin kaldırılabilmesinin ve amaçları dışında kullanılabilmelerinin, yapılaşma alanlarına dönüştürülmelerinin önü açılmaktadır.
Kamu yararının gözetilmesi öncelikli olan yeşil alanlar, milli parklar, ormanlık araziler, kıyılar ve sahil şeritlerinde yapılaşmanın önünün açılabilmesi için; “sit alanı, tabiatı koruma alanı, milli park” gibi statüleri kaldırılmakta veya değiştirilmektedir.
Akdeniz Bölgesi’nde, turizm tesisleri için doğal alanların yapılaşmaya açılması ile başlayan tahribat; nükleer santral, hidroelektrik santral inşaatları; yeşil alanlar ve milli parklarda yapılaşma, deniz dolgu alanları oluşturulması, taş ve mermer ocağı faaliyetleri ile sürdürülmüştür.
Tüm bu faaliyetlere ek olarak; yerel yönetimlerce planlanan çılgın projeler yoluyla su havzalarının yok edilerek, sahil şeridinin yat ve kruvaziyer limanları için yapılaşmaya açılması gündeme getirilmiştir. Bölgeyi ticaret ve turizm merkezi haline getirmeyi hedefleyen düzenleme ve uygulamalar; Akdeniz’in doğal ve kültürel değerlerine geri döndürülemez biçimde zarar verecektir.
Oysa merkezi-yerel kamusal politikaların; tarihi ve doğal güzelliklere, kentlerin ortak belleği olan kamusal mekâna ve yapılı çevreye, kültürel yapıya değer veren planlama süreçleri ve koruma yaşatma projeleri oluşturması, tüm bu değerleri anlamaya yönelik farkındalığı hayata geçirecek program ve etkinlikleri kurumsallaştırarak sürdürmesi gereklidir.
Mimarlar Odası; kamu yararına ve toplum hizmetinde yürüttüğü çalışmalar kapsamında; kıyı bölgelerimizin ve ülkemizin geleceğinin değerlendirilebilmesi ve sorunlara karşı ortak çözümler üretilebilmesini amaçlamaktadır. Bu bağlamda kentlilerin, kentli kuruluşların, ilgili tüm kesimlerin katılımını içeren ve merkezi-yerel yönetimlerle, bilim insanlarıyla, sanat çevreleriyle, sivil toplum hareketleriyle işbirliği kurulmasını hedefleyen “Kıyı Bölgelerinde Mimarlık” etkinlikler dizisi gerçekleştirilmiştir.
Sermaye ve finans odaklı yapılaşma ve planlama süreçlerinin en çok etkilediği alanların yer aldığı kıyı bölgelerimizde gerçekleştirilen bu etkinlikler; ilk olarak Ege Bölgesi-Muğla’da, daha sonra Marmara Bölgesi-Balıkesir’de ve Karadeniz Bölgesi-Trabzon’da düzenlenmiş, buluşmaların sonuncusu olan “Kıyı Bölgelerinde Mimarlık: Akdeniz’in Doğa Ve Kültür Değerleri Risk Altında!” Paneli Antalya’da düzenlemektedir.