Koruma hukuku ve ilkelerine aykırı alınan 13.10.2016 tarih ve 639 numaralı İlke Kararında;
“Kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu ya da doğal afet yaşanan yerlerde; can ve mal güvenliği açısından ilgili Bakanlık veya Valilikçe tehlikeli, hasarlı, yıkılmaya yüz tutmuş veya yıkılmış olduğunun tespiti yapılan tescilli taşınmaz kültür varlığı kalıntılarının, hazırlanacak rölöve, restitüsyon, restorasyon ve rekonstrüksiyon projelerine esas olmak üzere, rölövesi için sayısal veri oluşturacak, taşınmazın durumuna göre üç boyutlu lazer taramalarına yönelik işlemler ile fotoğraf, video gibi görsel belgelerin ilgili Koruma Bölge Kurul Müdürlüğü’ne iletilmesi ve Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünün uygun görüşü sonrasında ilgili idaresince kaldırılabileceğine; Koruma alanlarında bulunan benzer durumdaki diğer yapıların ise ilgili Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğüne bilgi verilerek ilgili idaresince kaldırılabileceğine” denilerek tarihi yapı kalıntıları adeta moloz gibi değerlendirilmiş, Koruma Kurulu kararı gerekmeden doğrudan Kurul Müdürlüğü’nün görüşüyle ortadan kaldırılması öngörülmüştü.
Mimarlar Odası, taraf olunan Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi ile Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme’deki kültür varlıklarının korunması konusundaki yükümlülüklere, Anayasa’ya, 2863 sayılı Yasa ve yönetmeliklerine, bilimsel koruma ilkelerine aykırı olan ilke kararının iptali talebiyle dava açmıştır.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, yürütmenin durdurulması talebimizin reddine itirazımızı değerlendirerek; “tescilli taşınmaz kültür varlığı kalıntılarının kaldırılması hususunda Koruma Kurullarının yetkili olması gerekirken, konunun Koruma Kurullarına intikal ettirilmeyerek bu konuda yetkisi bulunmayan Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünce Karar verilebileceğini öngören ilke kararında hukuka uyarlık görülmemiştir” gerekçesiyle talebimizi oybirliği ile kabul etmiştir.